Boris Nemtsov, bir Rus liberalin ölümü
"Nemtsov, 'kemik kıran' Çubays kadar kurnaz olmasa da onunla aynı otoriter kumaştan kesilmiş, tepeden inmeci Rus liberallerinden biri."
Çevirmenin notu: Rusya’daki Yolsuzlukla Mücadele Vakfı (FBK) Vakfı’nın kurucusu ve bugünlerde son derece kusurlu bir şekilde ve azami cehaletle Rus muhalefetine öncülük ettiği iddia edilen Aleksey Navalnıy öldü. Navalnıy’ın AİHM’e göre usule uygun yargılanarak dolandırıcılıktan hüküm giyen eski Yukos patronu Mihail Hodorkovsiy ve Londra’da yaşayan bir diğer oligark Yevgeniy Çiçvarkin ile olan bağları ya da ortağı Vladimir Aşurkov’un MI6 ile olan ve video kaydı basına sızan bağları zaten biliniyordu. Ya da Navalnıy’ın göçmen düşmanı ve Nazi artığı olduğu da biliniyordu. Navalnıy’ın Moskova’nın açtığı düzmece bir davadan değil, Yves Rocher şirketi tarafından açılan bir dolandırıcılık davasından hüküm giydiği de biliniyordu. Kurgulanmış Noviçok hadisesinden bu yana, ki kurgu olduğuna dair inandırıcı bir izahı şuradaki linkten okumak mümkün, Navalnıy Batılı propaganda mecraları tarafından aktif olarak şişiriliyordu. Navalnıy ölmüşken, onunla çok benzer bir akıbeti paylaşan Boris Nemtsov’u hatırlamakta fayda var.
Nemtsov, kendi kuşağından Grigoriy Yavlinskiy veya Aleksandr Lebed’e kıyasla daha renkli bir karakterdi. Kendi kuşağının neoliberal reformcuları arasında, Clinton-Blair tarzı üçüncü yolun Rus varyantı olmaya en yakın olanıydı. Fakat onun neoliberal reformizminin reçeteleri ve bunların 90’lar dönemi Rusya’sı üzerindeki etkileri göz önüne alınarak, Rusya toplumunun ölümünü neden fazla gündeminde tutmadığını izah edebilir. Aşağıda tercümesi verilen makale, kendi ülkelerinde 90’lar reçeteleriyle İskandinav tarzı refah devletçiliği isteyen liberaller tarafından kaleme alınan ve fazla sayıdaki kölece övgüler için gerekli bir düzeltme.
Boris Nemtsov, bir Rus liberalin ölümü
Mark Ames
2 Mart 2015
Brooklyn’de Çinlilere ait bir indirim mağazasından birkaç şişe Yarpivo aldım ve Yaroslavl belediye meclisi üyesi olarak hayata veda eden Nemtsov’un şerefine bir kadeh doldurdum. Kendisini hiç sevmezdim ama cinayeti acımasız ve korkutucuydu ve Moskova’ya getirdiği karanlık korku son derece gerçek.
Nemtsov bizim liberal olarak bildiğimizden oldukça farklı bir liberal ya da “ultra liberal” idi. En iyi anlamda bu, onun asla ağzı bozuk bir korkak olmadığı anlamına gelir. Fakat 1990’ların liberalleşme felaketinin öncülerinden biri olarak Nemtsov, bu sorunun çözümünden çok sorunuydu. Ve hatta Yeltsin döneminin sonlarında iktidardayken, bir ayağı çukurda ayyaşın ilk başbakan yardımcısı ve veliahttı olarak görev yaparken bile Nemtsov, liberal Rusya’nın “sanal siyasetinin” en kötü ve en sığ halini temsil ediyordu; bu, Vladimir Putin’in 2000 yılında Rusya’nın devlet başkanı olarak seçilmesiyle mükemmelleşen siyaset biçimindeki halkla ilişkilerin bir tür habercisiydi.
Boris Nemtsov radarıma ilk kez 1997 yılının başlarında, Moskova’da The eXile’ı kurduktan birkaç ay sonra takıldı. Amerikan basınının Moskova gibi yerleri tam kadrolu yerel bürolarla dolduracak paraya sahip olduğu zamanlarda, Moskova’nın yabancı gazeteci camiasının kaymak tabakası tarafından Liberal İsa’nın İkinci Gelişi olarak selamlanmıştı. Tüm bu kadrolar o mecraların haberciliğini daha iyi hale getirmediler, haberlerin çoğu neoliberal propaganda ve Peak Clinton —kitle gazeteciliğinin yanlış uygulanmasında bir vaka çalışması— jingoizminden ibaretti. Her bir Batılı gazeteci —bizim sinir bozucu hiciv paçavramız hariç hepsi— 1998’deki mali çöküşte tamamen gafil avlanmıştı; bu, o zamanlar modern tarihin en yıkıcı ve tam finansal çöküşüydü.
Bu da beni Yeltsin’in Mart 1997’de, The eXile’ın hayata geçmesinden sadece birkaç ay sonra ilk başbakan yardımcısı olarak atadığı Nemtsov’a geri getiriyor. Nijniy Novogorod’un genç ve yakışıklı serbest piyasacı valisi Nemtsov’a Batı’da herkes hayran kalmıştı. Clinton’ın Rusya politikasını Hazine Bakan Yardımcılığı görevinden yürüten Larry Summers, Nemtsov’un “kemik kıran” Anatoliy Çubays ile birinci başbakan yardımcılığını paylaşmasını “ekonomik bir Rüya Takım” olarak övdü. Nemtsov, Japonya’ya gittiğinde, Japon iş insanlarının katıldığı bir toplantıda onlara Rusya’da iş yaparken herhangi bir sorun yaşamaları halinde kendisini aramaları için kişisel cep telefonu numarasını vereceğini söyleyerek dünya basınını da şaşırttı.
Karşımızdaki Anglo-Amerikan Nemtsov seviciliğin tipik bir örneği, Sovyet propagandasının ucuz bir parodisini andıran bir dille onu alkışlayan LA Times muhabiri Carol Williams’tı:
“Moskova’da birinci başbakan yardımcısı olmak için bu müreffeh Volga nehri reform vitrininin dümenini bırakmasından bu yana geçen dört ay içinde, karizmatik haçlı, Sovyet sonrası Rusya’yı geniş ve korkunç bir çete bölgesi haline getiren yolsuzları ve açgözlüleri hedef aldı...
37 yaşındaki eski fizikçi, Rusya’nın komünizmi terk etmesinden bu yana iktisadi toparlanmanın ilk umut verici işaretlerine liderlik etti ve mücadele eden kitlelerin [evet, doğru okudunuz: mücadele eden kitlelerin] alkışları eşliğinde, ithal lüks arabalar ve kiralık uçaklarla gezen hükümetin şişman kedilerine karşı savaş açtı...”
Bu amigoların anlatımıydı ve dünya çapında zengin ve güçlü herkes tarafından destekleniyordu. Rusya hariç.
Aslında Nemtsov’un Nijniy Novgorod “mucizesi”, Nemtsovcu her şey gibi, acımasız bir hakikati maskeleyen kurnaz bir halkla ilişkiler meselesiydi. Rusya’nın 20. yüzyılda sanayileşmiş ülkeler arasında en kötü milli iktisadi çöküşü yaşadığı 1996 yılında, Rusya’nın 89 sefil oblastı arasında Nijniy Novogorod, neredeyse tüm oblastlardan daha fazla yabancı yatırım çekmesine rağmen, medyan gelir açısından orta sıralarda yer alıyordu. Nemtsov, 1990’larda moda olan tüm neoliberal basmakalıp sözleri tekrarlayarak yabancı yatırım çekmiş ve bu da onu Dünya Bankası’nın gözdesi haline getirmişti.
Nemtsov, Kremlin’e Rusya’ya adil, temiz, “Batılı” bir kapitalizm vaat eden yolsuzluk karşıtı “genç reformcu” olarak katıldı. Yaptığı ilk şey, devlet bürokratlarını yabancı arabaları bırakıp Rus Volgas’larını tercih etmeye zorlayan bir yasa çıkarmak oldu, ki bu arabalar da Nemtsov’un Nijniy Novgorod oblastında üretiliyordu. Ardından, yakından okunduğunda “bütün bir Volgas filosunun sürülebileceği boşluklar” içeren yolsuzlukla mücadele kararnameleri için lobi yaptı. Kararnamelerin Yeltsin dönemi yolsuzluklarının en kötü emsallerinden biri olan kamu ihalelerine fesat karıştırma hadisesini sona erdirmesi gerekiyordu. Nemtsov’un reformu, kapalı ve rekabetçi olmayan bir ihalenin “en iyi yöntem” olarak görüldüğü durumlar hariç, gelecekte kamu ihalelerinin açık, şeffaf ve rekabetçi olması gerektiğine hükmetti. Başka bir deyişle, değişen bir şey olmadığı gibi, Nemtsov sayesinde ihalelere fesat karıştırmak artık hukuki bir kılıfa bürünmüştü.
Birkaç ay sonra Nemtsov, bürokratların gelirlerini (ama mal varlıklarını ya da ailelerinin mal varlıklarını değil) beyan etmelerini zorunlu kılan yeni bir yasayı zorladı ama sonra Sergey Lisovskiy adında Yeltsin ailesinden bir çantacı/girişimciyle 90 bin dolar gibi müstehcen bir kitap avansı şeklinde rüşvet ayarlarken kameralara yakalandı (Bir yıl önce Lisovskiy, Yeltsin’in 1996’daki yeniden seçim kampanyasında çalışırken, Moskova’nın merkezinde 500 bin dolar değerinde Ben Franklin’lerle dolu bir Xerox fotokopi kağıdı kutusu taşırken yakalanmıştı). Nemtsov’un Lisovskiy ile 90 bin dolarlık “kitap avansı” hakkında yaptığı konuşmanın sızdırılması, tam da bir kamu varlığının en tartışmalı satışlarından birinin —George Soros ve o zamanki yöneticisi şu anda Brooklyn Nets’in sahibi Mihail Prohorov olan Oneximbank’ın da dahil olduğu bir konsorsiyuma giden devlet telekomünikasyon şirketi Svyazinvest’in— başına geçmek için kredi aldığı sırada gerçekleşti. Başta Svyazinvest ihalesi, Yeltsin döneminin en temiz ve en iyi kamu varlıkları ihalesi olarak lanse edilmişti ama daha sonra ihaleyi kazanan Oneximbank’ın, Svyazinvest’in Oneximbank liderliğindeki konsorsiyuma verilmesinden sorumlu olan kemik kıran Çubays da dahil olmak üzere Yeltsin hükümetindeki aynı ABD destekli “genç reformculara” büyük kitap avansları aktardığı ortaya çıktı.
Nemtsov’un “yolsuzlukla mücadele” yönetiminin nasıl göründüğüne dair vitrini olan hileli açık artırma, rakip oligark klanları arasında “bankerler savaşına”, Nemtsov’un “genç reformcu” dostlarının çoğunun hükümetten kovulmasına ve Nemtsov ile konsorsiyumu açık artırmayı kaybeden merhum oligark Boris Berezovskiy arasında açık bir laf dalaşına yol açtı. Berezovskiy’nin televizyon kanalları Nemtsov ve onun genç reformcularına saldırmak için kullanıldı; Nemtsov da Yeltsin’den Berezovskiy’i Güvenlik Konseyi’nden kovmasını talep ederek karşılık verdi. İşte o zaman Berezovskiy, ben dahil hatırlayan herkesin Nemtsov’u bir daha ciddiye almasını zorlaştıran o unutulmaz repliklerden biriyle karşılık verdi. Bağlamı anlamak açısından, Berezovskiy Yahudi olarak doğmuştu ve Nemtsov da Yahudilere karşı karmaşık ilişkileriyle bilinen bir ülkede yarı Yahudiydi. Berezovskiy, bir mülakatında Yeltsin’in Rus-Hıristiyan soyadına (Nikolayeviç) kıyasla onun Yahudi soyadları (Boris Yefimoviç Nemtsov ve Boris Abramoviç Berezovskiy) hakkında alaycı ifadeler kullanmıştı:
“Bana öyle geliyor ki Bay Nemtsov’un tamamen genetik bir sorunu var: O bazen Boris Yefimoviç, bazen de Boris Abramoviç ama Boris Nikolayeviç olmak istiyor. Devlet başkanı olunmaz doğulur. Eğer Boris Yefimoviç bunun farkına varırsa o zaman iddialarına son vereceğini düşünüyorum.”
Berezovskiy kısır ve özlü üslubuyla sadece Nemtsov’un sanrılı megalomanisini değil, aynı zamanda ahlaki hezeyanlarını da ortaya koymuştu. İkisi de aynı liberal devrimin yaratıkları ve ajanlarıydı.
Başka kirli hikâyeler de vardı. Nemtsov Rusya’nın doğal tekellerini yıkmak ve adil, serbest piyasa rekabetini getirmekle görevlendirilmişti. Bu nedenle, en sevdiği genç Nijniy Novgorodlu banker Boris Brevnov’u şirketin başına getirerek devlet kamu hizmetleri tekeli RAO-UES’i “ele geçirdi”. Brevnov bu sırada, Nemtsov’un vali olduğu dönemde Dünya Bankası’nın Nijniy Novogorod’a yaptığı yatırımları denetleyen üst düzey yetkililerinden biri olan Amerikalı bir kadınla evlenmişti. Nemtsov’un Brevnov’u kamu hizmetleri tekelinin başına getirmesinin üzerinden bir yıl geçmeden, şirketin yönetim kurulu Brevnov’u yolsuzluk yapmak ve görevini kötüye kullanmakla suçladı; Brevnov’un eşini, kayınvalidesini ve köpeğini almak ve Moskova’ya geri getirmek için Kentucky’ye gitmek üzere şirket jetlerini kullanması da buna dahildi. RAO-UES’ten kovulduktan sonra Brevnov ABD’ye taşındı ve Enron adına çalışmaya başladı.
Ağustos 1998’de Nemtsov’un hükümeti modern zamanların en büyük ve en yıkıcı mali çöküşlerinden biriyle yıkıldı.
Nemtsov’un siyasetindeki sorun radikal neoliberalizme olan bağlılığı değil, sığlığı, grotesk elitizmi ve otoriterliğiydi. Nemtsov, “kemik kıran” Çubays kadar kurnaz olmasa da onunla aynı otoriter kumaştan kesilmiş, tepeden inmeci Rus liberallerinden biri (bu lakabı takmasının nedeni, Çubays’ın 1996’da Rusya’nın üst düzey gazete yayın yönetmenlerini Kremlin’e çağırdığında, o zamanlar bağımsız olan İzvestiya gazetesinin kibirli yayın yönetmenine, “Sana ne yazmanı söylersek onu yazacaksın yoksa kemiklerini kırarız,” demesidir; birkaç ay sonra İzvestiya, Çubays’ın bir müzayedeye hile karıştıran bir bankacıdan 3 milyon dolar faizsiz kredi aldığı haberini yapınca, o yayın yönetmeni kapının önüne kondu ve İzvestiya, bugün tamamen FSB’nin kontrolünde bir propaganda organı).
Mali çöküşün ardından Yeltsin döneminin tüm çürümüş liberal eliti sürgüne ya da hapse gidiyor gibi görünüyordu, ta ki beyaz atlı kurtarıcıları Vladimir Putin Lubyanka’dan gelip Rusya’nın liberallerini kurtarana kadar. Fantezilerimizin Nemtsov’u, Putin’in Çeçenistan’da ikinci kanlı savaşı başlatmasından çok sonra, 2000 yılında Putin gibi otoriter bir hortlağı desteklemesinin bir şekilde karakterine aykırı olduğunu söyleyecektir.
Esasında liberaller, Putin’in onların kurtarıcı Pinotchet’leri olduğunu ve onu aslında kontrol edeceklerini, Putin’in içlerinden biri olduğunu düşünüyorlardı. Ki büyük ölçüde de öyleydi ve pek çok açıdan hala öyle, hepsi benzer liberal otoriter paltodan çıkma.
İşte Nemtsov’un Ian Bremmer ile birlikte kaleme aldığı ve Putin’in Yeltsin’in halefi olarak seçilmesinin ardından 2000 yılının başlarında New York Times’ta yayımlanan köşe yazısından bazı alıntılar:
“Bazı eleştirmenler Sayın Putin’in demokrasiye olan bağlılığını sorguluyor. Doğru, ne ülke içinde ne de uluslararası alanda liberal demokrat değil. Onun liderliği altında Rusya, Fransa olmayacak. Ancak hükümet, Rusya halkının güçlü bir devlet, işleyen bir ekonomi ve soyguncu baronlara müsamahanın sona ermesi arzusunu, kısacası ‘ruble burada durur’ tavrını yansıtacaktır. Rusya, milli çıkarlara sarsılmaz bir bağlılık duyan bir lidere sahip olmaktan çok daha kötüsünü yapabilir...”
Ve daha iyisinin nasıl yapılacağını görmek zor.
“[...] Sayın Putin’in serbest piyasa ekonomisine verdiği yüksek sesli destek, geçen ay yapılan parlamento seçimlerinde reform adaylarının umutlarını artırdı ve bu yıl anlamlı bir iktisadi reformun hayata geçirilmesi için sağlam bir zemin oluşturdu.”
Reformcular geri döndü...
Nemtsov’un kalbinin derinliklerinde Putin’in otoriterliğiyle bir sorunu yoktu. Putin’le olan sorunu çok uzun süre görmezden gelinmesinden sonra ortaya çıkmıştı. George Washington Üniversitesi profesörü Peter Reddaway’in karanlık Yeltsin yılları üzerine yazdığı The Tragedy of Russia’s Reforms: Market Bolshevism Against Democracy (Rusya’daki Reformların Trajedisi: Demokrasiye Karşı Piyasa Bolşevizmi) adlı kitabında yazdığı üzere Nemtsov, Yeltsin’in 1993’te, o zamanlar güçlü olan muhalefetin çoğunlukta olduğu Yüksek Sovyet parlamentosunu marjinalize etmek amacıyla, atanmış oligarklardan oluşan seçilmemiş bir üst meclis olan Federasyon Konseyi’nin kurulması önerisini destekledi. Yeltsin’in 1997’de onu hükümetine almasının nedenlerinden biri, Yeltsin’i ve otoriter 1993 anayasasında yer alan, Putin’in bugünkü haline gelmesini sağlayan başkanlık yetkileriyle aynı olan, tüm yetkilere sahip başkanlığı korumaktı. Yeltsin’in iktidarı Duma tarafından yeniden tehdit edilirken, Nemtsov başkanlık yetkilerinin azaltılması konusundaki tutumunu açıkça ortaya koydu: “Rusya için başkanlık yetkilerinin zayıflatılması son derece zararlı olacaktır. Rusya’yı parlamenter bir cumhuriyete dönüştürmekte ısrar edenler, bilinçli ya da bilinçsiz olarak ülkeyi kaosa doğru itmektedirler.”
Yeltsin felaketini doğru anlayan (Stephen Cohen ve Janine Wedel ile birlikte) bir avuç Amerikalı akademisyenden biri olan Reddaway şu kanaate varıyor:
“Nemtsov’un Yeltsin tarafından devşirilmesinin nedeni, Yavlinskiy’in aksine ister monarşik ister başkanlık olsun, otoriter kurumların Rusya için faydalı olduğuna inanmasıdır. Bu görüş, Nemtsov’un Yeltsin’i ‘gerçek bir Rus çarı’ olarak tasvir ettiği kitabında açıkça görülmektedir.”
Putin’in serbest piyasa liberallerinin desteğiyle kazanmasının ardından Nemtsov’un, Duma’da önde gelen bir ses olarak sonraki birkaç yıl boyunca keyfi yerindeydi. Liberal partisi 2003 seçimlerinde hezimete uğradıktan sonra bile Nemtsov sadık muhalefette kalmaya devam etti. Ancak zamanla Putin’in, bu Yeltsin döneminin çaptan düşmüş liberaline ihtiyacı kalmadı ve 2007’de Nemtsov, eski eXile köşe yazarımız Eduard Limonov ve satranç ustası Garri Kasparov’un başını çektiği daha radikal muhalefete yakınlaşmaya başladı.
Yine de 2008’e kadar —Kremlin gazetemi kapatmadan ve fedailerinden biri radyoda hakkımda bazı korkunç açıklamalar yapmadan önce Rusya’da bulunduğum son dönem— Nemtsov, diğer önde gelen 90’lar dönemi liberalleri gibi Putin’e karşı muhalefetini korudu. En azından Limonov gibi, hiçbir zaman Kremlin ile tüm köprüleri yakmaya ve radikal bir muhalif olarak her şeyi yapmaya istekli görünmedi.
Limonov’a Nemtsov, Hakamada ve diğerlerinin 2007’de neden hala Putin’e karşı muhalefetlerini koruyor göründüklerini sormuştum; bunun nedeni Yeltsin yıllarından beri edindikleri rahat burjuva ziynetlerine çok fazla imrenmeleri olabilir miydi? Limonov’un cevabı alıntılanmaya değer:
“Durum bundan çok daha basit. Putin rejimi liberal bir rejim, dolayısıyla Hakamada veya Nemtsov gibi liberallerin ona ciddi bir şekilde karşı çıkmaması doğal. Putin’in iktisadi programına bir bakın: Düşük vergiler, servetin oligarkların elinde toplanması, katı bütçeler. Kremlin’in ideolojisi temelde Nemtsov’un ve Hakamada’nınkiyle aynı, bu nedenle elbette benim örgütümün yaptığı gibi onlarla yüzleşmenin bir anlamı yok. Onlar sadece bu liberalizmin detayları, kimin neye sahip olması gerektiği ve nasıl uygulanması gerektiği üzerine tartışabilirler.”
Nemtsov’un muhalefete geçtiğinden beri izlediği siyaset, 1997’de Yeltsin’in Kremlin’ine girdiğinde izlediği siyasetten —yolsuzluk karşıtlığı— çok az farklıydı. Aynı neoliberal melodi ve her seferinde komik bir şekilde kötü sonuçlanıyor. Yolsuzlukla mücadele bir politika değil, her zaman neoliberal, oligarşik ve otoriter eğilimli bir tür özlemdir, en azından bizim zamanımızda öyledir.
Yeltsin döneminde gazetecilere ve siyasi figürlere yönelik o kadar çok suikast ve saldırı oldu ki kimse bunları hatırlayamıyor bile: Yeltsin’in en büyük “aile” oligarkı Boris Berezovskiy tarafından öldürüldüğüne inanılan ve Rusları o dönemden hatırladığım diğer tüm cinayetlerden daha çok etkileyen televizyon sunucusu Vladislav Listyev, Yeltsin’in savunma bakanını araştırırken evrak çantasına bomba koyularak öldürülen araştırmacı gazeteci Dmitriy Holodov, 1998’de apartmanının merdiven boşluğunda vurularak öldürülen ateşli liberal Galina Starovoytova. Bu cinayetlerin hiçbirini Yeltsin’in suçu olarak hatırlamıyoruz, ne Yeltsin’in 1993’te parlamentosuna karşı tankları gönderdiğinde öldürülen yüzlerce insanı ne de Yeltsin’in Çeçenistan’daki savaşında öldürülen on binleri. Bu cinayetler ve şok terapi reformları nedeniyle erkenden mezara giden milyonlarca insanın ölümü, serbest piyasa liberalizminin ve onun Batılı misyonerlerinin ve fon sağlayıcılarının değil, kişiler üstü güçlerin suçudur.
Acıma, sempati ve öfke adil ya da eşit bir şekilde dağıttığımız kaynaklar değildir. Nemtsov’un öldürülmesi Starovoytova’nın, Listyev’in ya da Holodov’un öldürülmesinden daha önemli, zira artık Rusya’nın nereye gittiğini ya da Vladimir Putin’in tam olarak kimi temsil ettiğini bilmiyoruz. Onun her zamankinden daha popüler olduğunu ve Rus liberalizminin Sovyetler Birliği’nin çöküşünden bu yana hiç olmadığı kadar marjinalleştiğini biliyoruz ve bunun altında belki de bununla bir ilgimiz olduğuna, belki de sorunun bir parçası olduğumuza dair süregelen bir kaygı var. Tıpkı Nemtsov’un da sorunun bir parçası olduğu gibi.
Ama şimdi Nemtsov öldü, şişmiş çıplak gövdesi herkesin aval aval bakması için canlı yayınlandı. Nemtsov’un öldürülmesi orada yaşayan Ruslar için korkutucu ama bizim için bundan daha fazlası; bir tür karmik kurtuluş, Rusya’nın Sovyet sonrası trajik tarihinde rol oynayan herkesi geriye dönük olarak aklama, Nemtsov Putin’in Kremlin’inin dibinde öldürülene kadar hiçbir anlam ifade etmeyen bir anlatı.
Rusya'yı satan adam: Anatoliy Çubays
"1992’den bu yana ister politikacılar, ister yetkililer veya şirket temsilcileri olsun, Batılıların gözüne girmenin en kısa yolu Çubays’ı övmekten geçiyordu."