Bir sabotajın kronolojisi: Zaporijya santralindeki durum ve UAEK heyetinin ziyareti
Batı medyası şu aralar Rusya’nın kendi kontrolündeki toprakları vurduğuna inanmamızı istiyor. Avrupa’nın en büyük ikinci nükleer santrali olan Zaporijya, son birkaç aydır ABD ve diğer NATO ülkelerinden alınan uzun menzilli füzelerle ateş altında.
Sahada çekilerek Telegram’da yayımlanan görüntüler, kullanılan mühimmatların HIMARS’lar ve M777 obüslerine ait olduğunu gösteriyor.
Nükleer santralin bombalanması ve hasar almasından kimin istifade ediyor olabileceği sorusu ilk başta saçma gelebilir. Netice olarak muhtemel bir nükleer felaket Rusya’yla birlikte Avrupa’nın tamamını etkileyecek, buna Türkiye de dahil.
Rusya’nın bu işten herhangi bir çıkar devşirmesi pek mümkün görünmüyor. Santralin infilak etmesi halinde zarar gören ilk Rusya, Donbass cumhuriyetleri ve Rus kuvvetlerinin kontrolüne giren diğer bölgeler olacak.
Ve bu felaketin gerçekleşmesi halinde New York ve Londra basınının doğrudan Rusya’yı suçlaması da beklenmedik bir şey olmayacak. Moskova’nın yeni yaptırımlar için bahane yaratılmasını veya NATO ile doğrudan karşı karşıya gelmeyi göze alması beklenemez.
Fakat Kiev açısından tam tersi bir durum söz konusu. Ukrayna yönetiminin şubat ayından bu yana en büyük arzusu NATO’yu tüm imkanlarıyla Rusya’nın karşısına dikmekti ve muhtemel bir radyoaktif sızıntının sunacağı propaganda malzemesi epey fazla. Yani Kiev’in Zaporijya santralini vurmak için gerekçesi çok.
Washington açısından hadisenin uzakta yaşanması nedeniyle herhangi bir risk de söz konusu değil. Avrupa’da yaşanacak nükleer felaketin ABD’ye dokunur bir yanı yok; gerçekleşmesi tüm dünyayı Rusya’ya karşı seferber etmek ve yaptırımlara dahil olmaya ikna etmek için iyi bir koz yaratabilir.
Diğer yandan Batı’da son birkaç aydır Ukrayna’ya olan ilgi son derece azaldı ve Batı toplumunda Kiev yönetimine verilen desteğe gösterilen rıza git gide köreliyor. Dolayısıyla Washington’un silah yardımını sürdürmek için Ukrayna’ya olan ilgiyi sürdürme arzusu, hem bu provokasyonların sebebi hem de arkasının geleceğinin habercisi.
Moskova’nın bu hadiselerden zararlı çıkacağını kuşku götürmez.
Kiev ve Pentagon’un itirafı
Zaporijya santralini kimin vurduğunu anlamak için Kiev yönetimindeki makam sahiplerinin, Batı medyasında yer verilmeyen açıklamalarına kulak vermek faydalı olabilir.
Ağustos ayının ortalarında Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, nükleer santral yakınındaki Rus askerlerinin Ukrayna ordusunun hedefinde olduklarını söylemişti.
Zelenskiy, Rus kuvvetlerinin santrali “kalkan olarak kullandıklarını” ve santral sahasında mevziler oluşturduklarını öne sürdü.
Pentagon ise bu konuda Wall Street Journal, New York Times ya da Washington Post gibi büyük gazetelere konuşmaktan imtina ediyor. Ancak şanı pek bilinmeyen bir mecraya verilen demeç dikkat çekici.
Buna TASS ajansı yer vermişti; US News & World Report’a konuşan ismi belirsiz bir Pentagon yetkisi, Ukrayna kuvvetlerinin santralin yakınındaki bölgeye ateş açtığı iddialarını kabul etmiş:
“Bence durumun böyle olma ihtimali var. Ukrayna bir nükleer santrale yapılacak bir saldırının potansiyel sonuçlarının çok iyi farkında ve bunun olmasını önlemek için elinden gelen her şeyi yapıyor. En güvenli seçimin, santralin kontrollü bir şekilde kapatılması olacağına inanıyoruz. Amerikalı uzmanlar, şimdiye dek nükleer santral sahasındaki radyasyon sevisinde artış veya anormal seviyeler tespit etmedi”.
Dolayısıyla Pentagon, oldukça açık bir şekilde nükleer santrali bombalayanın Kiev olduğunu söylüyor.
UAEK heyetinin ziyareti
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) ve Rusya aylardır Zaporijya santraline heyet gönderme talebi sunuyor. UAEK’nın talepleri gazetelerde yer alsa da aynı talebin Moskova’dan da geldiği ve ziyaretleri engelleyenin Kiev olduğu konusunda sessizlik hakim.
Sorun şu; santral uluslararası hukuk uyarınca Ukrayna’nın parçası ve bu nedenle UAEK’nın ziyaret iznini Kiev’den alması gerek.
Kiev yönetimi, heyetin santrale Rusya üzerinden gitmesine izin verseydi, ziyaret aylar önce gerçekleşmiş olurdu.
Nihayetinde 30 Ağustos’ta Moskova’nın aylardır sunduğu talep gerçekleşti; UAEK müfettişleri, Kiev’e gelerek Rusya ile Ukrayna arasındaki mevcut tek kontrol noktası üzerinden cepheyi geçti.
1 Eylül’de heyet santral sahasına ulaştı; santralin hemen yanında bulunan ve santralde çalışan personelin ikamet ettiği Energodar kasabasının yerleşim alanları sabahın erken saatlerinden itibaren Ukrayna’nın saldırılarına maruz kaldı.
Kentteki Rus askeri-sivil yönetimi, yaşanan hasarın fotoğraflarını Telegram üzerinden yayımladı ve en az üç kişi öldü.
Yerel saatle 10.00 civarında, Ukrayna’nın devam eden bombardımanı sonucunda Energodar’da elektrikler kesildi.
UAEK konvoyu, sabah 10.30 civarında kontrol noktasının yaklaşık 20 kilometre uzağındayken durduruldu. UAEK Başkanı Rafael Grossi, Ukraynalı askerleri konvoyun yola devam etmesi konusunda ikna etmek için 2 saatini harcadı, bu arada Ukrayna topçuları, Rus tarafının heyet için hazırladığı buluşma noktasını da vurdu.
Heyet Zaporijya santraline ulaştığında saat 14.00’tü. Grossi, ilk açıklamasında şunları söyledi:
“Evet, santrale ulaşmak kolay olmadı. Fakat varmamız önemli. Benim için asıl iş şimdi başlıyor. İlk değerlendirmeyi yaptık. Personelin ve santral idaresinin özverili çalışmalarına şahitlik ettik. Zorlu duruma ve koşullara rağmen işlerini çok profesyonelce yapıyorlar”.
Grossi, heyetinin Energodar sakinleriyle de görüşmek istediğini ve ekibinin sahada kalacağını belirtti.
Heyet, 3 Eylül günü sabah 06.00 civarında bölgeden ayrıldı ve bir dizi uzman sahada bırakıldı.
Diğer yandan heyetin ayrıldığı dakikalarda Ukraynalı bir askeri grup nehri geçmeye çalıştı. Çatışmalar saat 09.00’a kadar sürdü; Rus tarafı, Ukraynalı grubun bir kısmının “imha edildiğini” duyurdu:
“Bugün sabah saat 06.00 sıralarında Ukrayna birlikleri, yedi tekne ve yaklaşık 60 kişiden oluşan iki sabotaj grubuyla Zaporijya nükleer santralinin üç kilometre kuzeydoğusundaki Kahovka kıyısına indi ve santrali ele geçirmeye çalıştı”.
Heyet bünyesinde Arnavutluk, Çin, Fransa, İtalya, Ürdün, Litvanya, Meksika, Polonya, Sırbistan ve Kuzey Makedonya’dan uzmanlar var. OPCW’nin evvelki vukuatları göz önüne alınırsa Zaporijya santralindeki duruma dair kayda değer şeyler söylemeleri pek mümkün görünmüyor.
Sahada şahit oldukları manzaradan bağımsız olarak bilhassa Litvanya ve Polonyalı uzmanların Rusya’yı suçlayacakları, Çin ve Sırbistan’dan gelenlerin de Rusya’dan yana tavır alacakları varsayılabilir.
Bu koşullar altında UAEK heyetinin ortak bir rapor hazırlayıp hazırlamayacağı da şüpheli.