Batı'dan Ukrayna'ya akan paralar kimin cebine giriyor?
Batı, yıllardır Kiev yönetimine devasa bütçeler ayırıyor. Sadece Brüksel’in 2014 Maydan darbesi ile 2022 arasında Ukrayna’da 15 milyar euro’dan fazla parası battı. Bunun nedeni açık; Ukrayna’ya akan paranın yarısından fazlası oligarkların cebine giriyor. Uzun zamandır bu paraları paravan şirketler üzerinden vergi cennetlerine zulalalıyorlar.
Küçük bir örnek; 2014’te dönemin Ukrayna Başbakanı Arseniy Yatsenyuk, Batı’dan aldığı hibelerle banka hesaplarını şişire şişire 1 milyar dolarlık servet elde etti ve hatta bunun şerefine parti verdiğine dair söylentiler bile çıkmıştı.
Ukrayna Maliye Bakanı’nın fantezileri
Ukrayna Maliye Bakanı Sergey Marçenko, 28 Nisan’da verdiği röportajda şunları söyledi:
“Gereken miktar üzerinde anlaştık: Önümüzdeki 3 veya 5 ay için ay içinde 5 milyar dolar. Bu fonlara askeri değil, insani ve sivil gereksinimler için ihtiyacımız var”.
Marçenko, Batılı ülkelerin bu ihtiyacı nasıl karşılaması gerektiği yönündeki soruyu “zor soru” olarak değerlendirerek şöyle devam ediyor:
“G7 ülkeleri, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası’nın ortak eylemine itimat ediyoruz”.
Bakan, ayrıca Batı ülkelerinin dondurduğu Ruslara ait mal varlıklarının Kiev’e bağışlanması gerektiğine işaret edip, “Bunun ne şekilde mümkün ve yasal hale geleceğini hukuk uzmanlarının yardımıyla anlamamız gerekiyor” demiş.
Washington, Londra ve Brüksel’in Rusya’yı hedef alan yaptırımlar dahilinde dondurulan Rus varlıklarına el koymayı ve bunları Ukrayna’ya bağışlamayı niyet ettiği sır değil. Bunun yanında Rusya’dan petrol ve doğalgaz ithalatına ambargo konulması çağrılarına ilişkin Bakan Marçenko’nun ilginç bir yorumu var. Marçenko, ambargo şimdi uygulanamasa bile “Ukrayna’nın yeniden inşasında” kullanılacak ilave tarifelerin getirilmesinden memnun olacaklarını dile getiriyor. Bakan, AB’nin Rusya’dan petrol ve doğalgaz ithalarına “ceza vergisi” getirmesi gerektiğini söylüyor.
Washington yönetimi, Ukrayna’ya para yardımı konusunda şimdiye dek epey cimri davrandı. Ukrayna’ya sınırlı miktarlarda krediler sunulsa da devasa miktarlarda silah akıtıldı. Şimdi ABD, Ukrayna için yeni bir yardım paketi hazırlıyor. ABD Başkanı Joe Biden, 30 Eylül’de sona erecek olan ABD mali yılı boyunca Kiev’e 33 milyar dolar daha “yardım” sağlamayı planlıyor.
Özünde bunun 20 milyarı silah yardımları için Lockheed Martin, Boeing ve Raytheon gibi silah tekellerine akacak. 8,5 milyarı da Ukrayna ekonomisine gidecek ve toplam 3 milyarı “insani yardım faaliyetlerine” ayrılmış durumda.
ABD’nin kesenin ağzını sadece silah için açması, Rusya tamamen yok olana kadar savaşı sürdürme niyetiyle ilgili. Bununla beraber ABD’nin kesenin ağzını bu denli açtığı yerde Brüksel’in de yakın vadede Kiev’e büyük meblağlar göndereceği de kesin gibi.
Kiev’e akan paralardan aslan payını Ukraynalı oligarkların aldığına dair pek çok emsal var. Belki de ilk önce, mevcut Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’in hamisi Yahudi oligark İgor Kolomoyskiy’in yediği haltlardan başlamak daha iyi olur.
Kolomoyskiy’in paravan şirketleri
Kolomoyskiy, Donbass’ta savaşın başladığı ilk aylarda, Dinyeper Valisi olarak görev yaparken, neo-Nazi gruplara para akıttığı sıralarda hem dönemin Devlet Başkanı Pyotr Poroşenko, hem de Obama yönetiminin Ukrayna dosyasına bakan isimleri Biden ve Avrasya’dan Sorumlu Dışişleri Müsteşarı Victoria Nuland’ın çok yakın dostuydu.
Kolomoyskiy’in Rusya’ya karşı savaşta cömert davranması, Christine Lagarde başkanlığındaki IMF’in yönetim kurulundan çıkacak kararları da etkiledi. Galiba IMF’in Amerikan dış politikasının başat enstrümanlarından biri olduğunu hatırlatmaya gerek yok.
2014’ün bahar aylarında Maydan darbesini takiben kurulan Poroşenko rejimi, Viktor Yanukoviç döneminde ülkenin bağımlı olduğu Rus yatırımlarının yerini IMF kredileriyle ikame etti. IMF’in akıttığı kredilerin üçte birinden fazlası ise, Ukrayna Ulusal [Merkez] Bankası ve Kolomoyskiy ile ortağı Gennadiy Bogolyubov’un idaresindeki Privat Bank’a aktı.
O sırada 2006’dan 2016’da kamulaştırılana kadar Privat Bank’ı yöneten Kolomoyskiy ve Bogolyubov’un çevirdiği dümenlere ilişkin yürütülen tahkikatlar, IMF’in sunduğu kredilerin birbirlerine borç veren paravan şirketler aracılığıyla kaçırıldığını ortaya koydu.
Clinton, Nuland, Lagarde ve IMF yönetim kurulu ise, Kolomoyskiy’in işlediği suçlara sessiz kalmayı tercih etti, zira Donbass’taki savaşı finanse etmek gibi ulvi bir görev üstlenmişti. ABD Adalet Bakanlığı ve Federal Soruşturma Bürosu (FBI) tarafından yürütülen tahkikatlar medyaya yansımıştı, ancak yukarılardan gelen talimatlarla derdest edildiler.
Fakat 2019’a gelindiğinde bir şeyler değişmeye başladı. 2019’un mayıs ayında Delaware eyalet mahkemesinde açılan davada, sözgelimi yolsuzluklara karşı ilk somut adımlar atılmış oldu. Bunun siyasi gerekçelerle, yani Kolomoyskiy ve adamı Zelenskiy’i kıstırmak için atılmış bir adım olduğu da açıktı.
2019’da açılan davadaki mahkeme tutanaklarında Kolomoyskiy ve Bogolyubov ikilisinin kurduğu paravan şirketlerin isimleri, ABD’de yapılan işlemlerin sayısı ve akan paranın miktarına detaylı bir şekilde yer verildi. Aslında tüm bunlar, 2014 ve 2015 yılları arasında medyada teşhir edilmişti.
Burada sorulması gereken asıl soru, Privat Bank ve Kolomoyskiy aleyhinde yürütülen yargı sürecinin neden bu kadar bekletildiği. Ayrıca plandaki suç ortaklarının listesi de eksik. Suç ortakları listesinin başında Clinton, Nuland ve Lagarde adına çalışan IMF yetkilileri David Lipton ve Jeroma Vacher de yer alıyor.
Delaware eyalet mahkemesindeki davada Privat Bank’a New York ve Washington DC’de faaliyet yürüten Quinn Emanuel hukuk bürosu vekalet ediyor.
Davada Kolomoyskiy ve Bogolyubov’a ek olarak sanık sıfatıyla Mordechai Korf, Chaim Schochet ve Uriel Laber adlarında üç kişi daha var. Bu isimler ABD’de ikamet ediyor ve Privat Bank’ın zimmete para geçirme ve kara para aklama zincirinin son halkasını oluşturan yatırım şirketlerinin başında.
Privat Bank hakkındaki davanın tutanaklarında yer alan delillerin çoğu Kıbrıs’la bağlantılı. Tutanaklara göre parayı taşımak için 41 ayrı paravan şirket kullanıldı:
“Aklama kuruluşlarının hesaplarına giren ve çıkan milyarlarca doları olmasına rağmen, gerçekte bu kuruluşların hiçbir işi, varlığı, operasyonu veya çalışanı yoktu ve kara para aklama amacıyla oluşturulmuş paravan kuruluşlardı”.
Sonrasında ABD’ye taşınan para gayrimenkul için harcandı; Ohio eyaletindeki Cleveland’de dört, Teksas’daki Dallas’ta iki, Illinois Harvard’da bir iş merkezi ve birkaç ABD eyaletinde faaliyet gösteren altı ferro-alaşım ve çelik şirketi.
Mahkeme tutanakları, satın alınan garimenkulün değerinin 287,7 milyon doların üzerinde olduğunu, şirketlerin toplam değerinin ise 468,7 milyon dolar olduğunu söylüyor.
Diğer yandan net bir amacı veya yatırım hedefi olmayan çeşitli para transferleri de vardı:
“Bugüne dek analiz edilen bilgilere dayanarak davalılar, 188,1 milyon doları Optima Group, 162,3 milyon doları Optima Ventures, 153,7 milyon doları Optima Acquisitions, 103 milyon doları Optima International, 9 milyonu Warren Steel Holdings ve 6,7 milyonu Felman Trading üzerinden olmak üzere yaklaşık 622,8 milyon dolar değerindeki kredi gelirini akladı. Privat Bank bu transferler karşılığında herhangi bir bedel almamış ve transferlerle ilgili krediler tam olarak geri ödenmemiştir”.
Bunlar daha buz dağının görünen kısmı.
Başka bir hesaplamaya göre, 2006’nın ocak ayından 2016’nın aralık ayına kadar Privat Bank’ın paravan şirketler aracılığıyla Kıbrıs’taki hesaplara aktardığı toplam para 470 milyar dolardı. Bu rakam, Kıbrıs’ın GSYİH’sinin yaklaşık iki katına tekabül ediyor…
Bu dosyanın tekrar açılmasının elbette bir sebebi vardı. Zira Kolomoyskiy ve Zelenskiy, Trump’a yönelik azil soruşturmasında ikili oynamıştı. Dolayısıyla Biden, göreve geldiği ilk ayda Kolomoyskiy’i yaptırım listesine aldı. Şimdilerde medyanın “yeni Churchill” olarak andığı Zelenskiy’in aslında Washington ile büyük kavgaları var ve birisi de bu.