Amerikan muhafazakârlarının reçetesi: Çin'den sert kopuş
"Washington bu evliliği kurtarmaya çalışmaktan vazgeçmeli ve uzlaşmaz farklılıkları gerekçe göstererek bir an önce boşanmaya doğru ilerlemeli."
Çevirmenin notu: Aşağıda tercümesi verilen makale, neo-merkantilist eğilimleriyle öne çıkan think-tank kuruluşu American Compass’ın icra direktörü Oren Cass ve kuruluşun politika danışmanı Gabriela Rodriguez tarafından kaleme alındı. Söz konusu ekibin The American Conservative (TAC) adlı yayınına konunun meraklıları aşinadır. Ekip, Amerikan siyaset kurumunda neo-conluğa karşı bir anti tez, meydan okuma teşkil ediyor ve tam tersi olarak Çin’e karşı izolasyoncu politikaları savunuyor. Bununla beraber ekibin, sağcılar arasında ABD’nin 2003’teki Irak işgaline karşı çıkan tek unsur olması da dikkat çekicidir.
Cass ve Rodriguez, makalede aslında American Compass’in programını özetliyor. Çin’den kopuşun acil ve hayati olduğu yönündeki telkinler, Trump yönetimi yetkililerinin dile getirdiklerinden ve savunduklarından hiç de farklı görünmüyor.
Ayrıca, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın nisan ayında Brookings Enstitüsü’nde ana hatlarını çizdiği “yeni Amerikan manifestosunu” eleştiren Cass ve Rodriguez, “tedbirlerin” daha da agresifleşmesi yönünde çağrıda bulunuyor.
Çin’den sert kopuşun gerekçesi: İktisadi riskin azaltılması neden yeterli değil?
Oren Cass, Gabriela Rodriguez
25 Temmuz 2023
İnsanlık tarihinde hiçbir zaman ABD ile Çin kadar kökten farklı iktisadi ve siyasi sistemlere sahip uluslar iktisadi entegrasyon teşebbüsünde bulunmamıştı. Modern çağdan önce bu türden bir projeyi kolaylaştıracak ne piyasalar ne de teknoloji mevcuttu. Soğuk Savaş döneminde, benzer farklılıklarla karşı karşıya kalan Washington ile Moskova, iktisadi anlamda birbirlerinden uzak durdular. PepsiCo’nun bir Sovyet şişeleme fabrikası açması 1972’de manşetlere taşındı ve ruble dolara çevrilemediği için Sovyetler şişeleme ekipmanının parasını votka ile ödedi. Küreselleşmenin ancak Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra hız kazanmasına şaşmamalı.
Soğuk Savaş sonrasının ilk yıllarında ABD’li teorisyenler ve karar mercileri otoriter bir akranla entegrasyonun potansiyel risklerini görmezden geldiler. Küreselleşme liberal iktisadi standartlara, demokratik değerlere ve ABD’nin kültürel normlarına dayanıyordu ve bunların tamamı iktisatçılar ve dış politika kurumu tarafından kabul edilmişti. Çoğu Amerikan olan ya da ABD teknolojisi ve pazarlarına erişime büyük ölçüde bağımlı olan uluslararası kurumlar ve çok uluslu şirketler adına kuralları ABD belirliyordu. Bu koşullar altında, iktisadi karışıklıklar Washington’un baskı kurması ve kendi kurallarını dayatması için fırsat olarak görülüyordu. Bir pazarın diğerine saldırması ve onu sabote etmesi Washington’un sorunu değil stratejisiydi.
1990’ların sonunda uluslararası topluma kabul edildiğinde Çin hala gelişmekte olan bir ülkeydi. GSYİH’si ABD’nin GSYİH’sinin yaklaşık onda biri kadardı ve 1999’da Sri Lanka ile Guyana arasında kişi başına gelirde dünyanın en yoksul ülkelerinden biriydi. Siyasi yelpazedeki ABD liderleri, Çin’in küresel ekonomiye entegrasyonunu teşvik ederek, bu ülkenin ABD liderliğindeki dünya düzeninde yapıcı bir katılımcı olmasını sağlayabileceklerine inanıyorlardı. ABD Başkanı Bill Clinton, Çin’in Dünya Ticaret Örgütü’ne katılımının “iktisadi çıkarlarımızdan daha fazlası; açıkça daha büyük ulusal çıkarlarımız hilafına” olduğunu açıklarken pek çok kişi adına konuşmuştu.
Ancak durum bu şekilde gelişmedi. Bunun yerine Çin, bazı ölçütlere göre hızla dünyanın en büyük ekonomisi ve ABD nüfuzuna karşı güçlü bir denge unsuru haline geldi. Devlet kontrolündeki ekonomisi ve giderek otoriterleşen liderliği ABD yatırımlarını, tedarik zincirlerini ve kurumlarını alt üst etti. Pekin’in küresel entegrasyonu Çin’in gücünü artırmak ve ABD çıkarlarının altını oymak için kullanma yönündeki çabaları çoğaldı. Çin hükümeti Westinghouse, General Electric ve Microsoft gibi ABD’li firmaları teknoloji transferine zorlamak için pazar erişiminden istifade etti. Güneş panelleri de dahil olmak üzere küresel pazarları devlet teşvikli ürünlerle doldurarak hakimiyeti altına aldı ve Ulusal Basketbol Birliği’ni ve oyuncularını Çin’in insan hakları ihlalleri konusunda aşağılayıcı bir sessizliğe zorladı.
Temel sorun, ABD’nin serbest piyasa ekonomisinin Çin’in devlet kontrolündeki ekonomisiyle bağdaşmaması. ABD’nin özgürlüğü ve demokrasisi, Çin Komünist Partisi’nin otoriterliğiyle taban tabana zıt. ABD Çin’den kopmalı, aksi takdirde Çin tarafından geri dönülmez bir şekilde yozlaştırılacaktır.
Yürüme vakti
Muhtemelen ABD’li karar mercileri Çin’in gidişatı hakkında şimdi bildiklerini 2000 yılında bilselerdi, ABD ekonomisini komünist, otoriter bir diktatörlük tarafından kontrol edilen daha büyük bir ekonomiye sıkıca bağlama gibi pervasız bir deney yapmazlardı. Fakat Washington’daki pek çok kişi hatalarını kabul etmek yerine, Pekin’in karşılık verme arzusu göstermemesine rağmen, sürekli uzlaşma çabaları yoluyla Çin politikasını yapıcı bir şekilde etkileyebilecekleri yanılsamasıyla yola devam etmeye kararlı görünüyor.
ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, nisan ayında yaptığı açıklamada “kurallara göre oynayan büyüyen bir Çin” ve “ABD ürün ve hizmetlerine yönelik artan talep ve daha dinamik ABD endüstrileri” öngörüsünde bulundu. Haziran ayında Temsilciler Meclisi Mali Hizmetler Komisyonuna “mümkün olduğunca açık ticaret ve yatırımdan biz de Çin de kazançlı çıkarız,” dedi. Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan da nisan ayında yaptığı ekonomi politikası konuşmasında benzer bir argümanda bulunarak Biden yönetiminin stratejisini “ayrışma değil, riskten arınma ve çeşitlendirme” olarak tanımladı. Sullivan, dar bir dizi kritik ABD’nin askeri teknolojisini korumak için yalnızca “küçük bir bahçe ve yüksek çit” istediğini söylüyor. Aksi takdirde ticaret gelişmeye devam etmeli.
Bu tutum, ABD ve Çin pazarlarının entegrasyonunun yarattığı zorluğu yanlış anlamak oluyor ki bu zorluk sadece ya da öncelikle ulusal güvenlikle ilgili değil. Bu meydan okuma çok büyük olsa da Çin, yarın silahsızlansa ve sınırlarının ötesinde herhangi bir emelden vazgeçse bile, iktisadi etkisi ABD liderliğindeki demokratik kapitalizm sistemi için derinden yıpratıcı olmaya devam edecektir. Bu sistem, serbest piyasadaki ekonomik aktörlerin kendi çıkarlarını —yani kârlarını— gözeterek kamu yararını da gözetecekleri varsayımına dayanır. Herkes aynı kurallara göre oynarsa, hükümet verimsiz davranışları kısıtlarsa ve çalışanları ve ailelerini destekleyen güçlü sosyal dokuyu korursa, bu tür bir piyasa benzersiz bir refah yaratabilir. Ancak serbest piyasa, yabancı karar mercilerinin uluslarına güya ve pratikte hizmet etmeyi en yüksek kâra giden yol haline getiren devlet kontrolündeki güçlü bir piyasa ile karşı karşıya gelirse, çok sayıda şirket ve yatırımcı tam da bunu yapacaktır.
ABD firmalarından ve işçilerinden Çin’de yerleşik muadilleriyle rekabet etmelerini ve Çin pazarında faaliyet göstermelerini istemek, Çin Komünist Partisi’ne Pasifik’in öte yakasından Amerikan sermaye tahsislerini ve işgücü piyasası koşullarını şekillendirme gücü vermektir. Eğer ABD’li firmalar karlarını maksimize etmek istiyorlarsa ve en büyük kar ÇKP’ye boyun eğerek elde edilebiliyorsa, ABD’li işverenler de bunu yapacaktır. Pekin’in Çin pazarına getirdiği çarpıklıklar ABD pazarına da sirayet eder. Washington’a kendi müdahalesiyle karşılık vermekten başka seçenek kalmıyor. Serbest ticaret, serbest piyasanın mantıksal bir uzantısı olmaktan çıkar ve onun altını oyar.
Washington, sözüm ona piyasa başarısızlıklarını araştırmak ve ekonomik verimliliği artırabilecek özel müdahaleler yapmak yerine, sakınmayan ve cesur olana yönelmeli. Amaç, entegre bir Çin-ABD pazarının daha iyi işlemesini sağlamak değil, bu türden bir pazarın işleyişini tamamen engellemek ve caydırmak olmalı. Ürün ticareti, ABD’nin çıkarlarını koruyan gümrük vergilerine tabi olarak ve emsallerine uygun bir şekilde gerçekleşmeye devam edebilir. Fakat yatırım her iki yönde de akmamalı. Ortak teşebbüsler ve araştırma ortaklıkları sona ermeli. Belki bir gün Çin liberalleşirse güçlü bir iktisadi ilişki gelişebilir. Ancak ABD’li karar mercileri böyle bir reformun yakın zamanda gerçekleşeceği ya da ABD-Çin ilişkilerini daha fazla kandırmanın ya da kurcalamanın işe yarayacağı yanılsamasına kapılmamalı. Washington bu evliliği kurtarmaya çalışmaktan vazgeçmeli ve uzlaşmaz farklılıkları gerekçe göstererek bir an önce boşanmaya doğru ilerlemeli.
Tehlikeli engeller
Hem ABD’nin hem de Çin’in birbirlerinin ekonomilerinde büyük ölçekli yatırımları bulunuyor ve bu durum ABD’nin çıkarlarının korunması açısından ciddi sorunlar yaratıyor. ABD vatandaşları ve firmaları, genelde bunun ABD’ye faydası ya da zararı olup olmadığına bakmaksızın sermaye ve teknolojiyi Çin’e yönlendirerek finansal karlarını artırmaya çalışıyorlar. Aslında ABD’li yatırımcılar bunu yaparak, yabancı yatırımcıları manipüle etmekten ve ulusal çıkarlarını ilerletmek için pazar erişimini kullanmaktan çekinmeyen otoriter bir hükümetin hedeflerini ilerletiyorlar. Bunun en son örneği temmuz ayında Pekin’in emriyle Tesla’nın rakip Çinli üreticilerle fiyat rekabetini azaltmayı ve Çin’deki “temel sosyalist değerleri” geliştirmeyi taahhüt eden bir mektup imzalamasıyla yaşandı.
Diğer yandan ABD’deki Çin yatırımları neredeyse her zaman ÇKP tarafından örtülü ya da açık bir şekilde kontrol ediliyor. Büyükelçi Robert Lighthizer, mayıs ayında Kongre’ye verdiği ifadede “Çin’in iktisadi stratejisinin bir parçası da devlet destekli satın almalar yoluyla yabancı şirketleri ve onların teknoloji ve verilerini elde etmeye dayanıyor. Sonuç olarak, Çinli firmalar Amerikan varlıklarını satın aldıklarında, genellikle kâr amaçlı iş kararları vermiyorlar. Bundan ziyade Çin’in ulusal çıkarlarını ilerletmek adına hareket ediyorlar,” uyarısında bulunmuştu. Fakat Washington, bu yabancı kontrolün kullanımını kısıtlamak için çok az şey yaptı. ABD’nin özgürce seçim yapan özel aktörler modelinin kendi başına bariz avantajları var. Ancak Çin modeliyle temas halindeyken son derece savunmasız.
ABD yasaları, devlet kontrolündeki bir piyasa ile iktisadi entegrasyonun neden olduğu sorunları ele almak için tasarlanmadı. Yalnızca belirli kuruluşlar, teknolojiler ve işlemler ele alınıyor, aksi durumda ticaret serbest bırakılmıyor ve yatırımlar kısıtlanmıyor. Bu, Biden yönetiminin “küçük bahçe ve yüksek çiti” ve finansal akışların ve mülkiyetin daha fazla karışmasını ve dolayısıyla Amerikan pazarındaki tahribatın artmasını kolaylaştırır. Ulusal güvenlikle ilgili olarak bile, müdahaleyi dar istisnalarla sınırlamak Çin’in, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 2020’de tanımladığı gibi, “askeri amaçları ilerletmek için dünya vatandaşlarının, araştırmacıların, akademisyenlerin ve özel sektörün fikri mülkiyetlerini, kilit araştırmalarını ve teknolojik ilerlemelerini elde etmeyi” amaçlayan “Askeri-Sivil Füzyon” stratejisini ele almıyor.
O halde ABD yasaları ÇKP’nin Çin’deki ABD’li yatırımcılar ve ABD’deki yatırımlar üzerindeki kontrolünü engelleme sorununu ele almalı. Washington, ABD ile Çin arasındaki sermaye akışını, teknoloji transferini ve iktisadi ortaklıkları baştan yasaklamalı.
Gelen yatırımları engellemek için ABD yasaları bir “Diskalifiye Yabancı Yatırımcılar” sınıfı tanımlamalı. Bunlar arasında ABD’de daimî ikameti olmayan Çin vatandaşları, Çin merkezli kuruluşlar ve ÇKP’ye bağlı olan veya ÇKP kontrolüne tabi olan diğer kuruluşlar yer almalı. Bu yatırımcıların işlem yapmaları, şirket veya ortaklık kurmaları, ABD merkezli yatırım fonlarına sınırlı ortak olarak katılmaları ve gayrimenkul edinmeleri yasaklanmalı. ABD’den giden yatırımları ele alan bu yeni yasa, ABD vatandaşlarının ve kuruluşlarının Çin’de öz sermaye, borç veya gayrimenkul edinimini gerektiren işlemleri takip etmelerini yasaklamalı. ABD ve Çin merkezli kuruluşlar arasındaki ortak girişimler yasaklanmalı, herhangi bir yargı alanında iş yapmaları ve Çinlilere ileri teknoloji transfer etmeleri engellenmeli. Washington ayrıca savunma, hazine ve ticaret bakanlıklarının çeşitli ihracat ve yatırım kısıtlamalarını uyumlu hale getirmelerini sağlamalı. Çin merkezli firmaların ABD’nin sermaye piyasalarına ve borsalarına erişimi engellenmeli.
Ne özgür ne adil
Prensipte, mamul ürün ticareti ABD ile Çin arasındaki iktisadi ilişkinin en az kaygı verici unsuru olabilir: ABD gemilere bir şeyler koyar, Çin gemilere bir şeyler koyar, gemiler Pasifik’te bir yerde birbirlerinin yanından geçer ve uzakta boşaltılır. Fakat bu ticaret biçiminin, bugün iki ülke arasında meydana gelen dengesiz ve çarpık alışverişle çok az alakası var. 2022 yılında ABD, Çin’den 537 milyar dolarlık mal ithal ederken 154 milyar dolarlık mal ihraç etti.
Pekin için bu ticari dengesizlik kasıtlı bir stratejinin parçası; Çin hükümeti çoğunlukla ülkesinin pazarlarını ABD ihracatına açmayı reddediyor ve bunun yerine kritik tedarik zincirlerine hâkim olmak amacıyla agresif bir sanayi politikası uygularken kendi ihracatını ABD varlıklarıyla takas ediyor. ABD’li tüketicilerden gelen talep denizaşırı ülkelerden karşılanıyor ve Amerikan ürünlerine yönelik dış talep oluşmadan ABD sanayisinin içi boşaltılıyor.
Bu duruma son vermek için mevcut ABD ile Çin arasındaki ticaret ilişkisi değiştirilmeli ve Washington, yerli kapasite yaratmaya geniş ölçekli yatırım yapmalı. Çin’den yapılan ithalatın keskin bir şekilde azalmasının, bilhassa ABD kendi endüstriyel kaslarını yeniden geliştirirken kısa vadede gerçek maliyetleri olacaktır ama bu maliyetlerin çılgın biçimde abartılması söz konusu. Trump yönetimi tarafından geniş Çin malı kategorilerine uygulanan gümrük vergileri, ABD’nin bu kategorilerde Çin’den yaptığı ithalatta dramatik düşüşlere neden oldu ama yurtiçi fiyatlar üzerinde çok az ya da hiç hissedilir bir etki yaratmadı. ABD imalatının yetişmesi gereken çok şey olabilir ama Çin’den çıkan üretim pek çok yere gidebilir; hatta Çin’den kopuş ABD’ye Asyalı ve Latin Amerikalı müttefiklerinin iktisadi kalkınmasını desteklemek için kayda değer bir fırsat sunuyor.
Halihazırda Çin “en çok kayrılan ülke” statüsüne sahip ve bu nedenle ABD’nin tüm Dünya Ticaret Örgütü üyelerine sunduğu ticaret koşullarının aynısına tabi. Bu statünün kaldırılması Çin’den yapılan ithalatın neredeyse tüm kategorilerine yüksek gümrük vergileri getirecektir. Washington, daha sonra Çin ithalatının belli bir pazara hâkim olduğu durumları tespit etmeli ve Çin ithalatının pazar payı kabul edilebilir bir seviyeye düşene kadar bu ürünlere artan gümrük vergileri uygulamalı.
Yurt içinde, ABD sağlam bir sanayi politikası benimsemeli. Özel yatırımcılar ve çok uluslu şirketler kendi kâr arayışlarında ABD imalat üssünün ve sanayisinin sağlığını çok az dikkate alıyorlar ki bu, ÇKP’nin stratejisi açısından hayati önem taşıyan bir hakikat. Federal hükümet bu denklemi değiştirmek için devreye girmeli. Washington, kabine düzeyinde bir Ulusal Kalkınma Konseyi ve imalatın yeniden depolanması ve savunma sanayi tabanının mali ve teknik yardımla güçlendirilmesi için işbirliği yapabilecek bir kalkınma bankası da dahil olmak üzere yeni kurumlara ihtiyaç duyacaktır. ABD yasaları, daha sonra ülkede satılan malların belirli bir oranda ABD’de üretilen ve ABD’li işçiler tarafından imal edilen bileşenler içermesini zorunlu kılarak yerli üretime olan talebi teşvik etmeli. Serbest piyasa, yatırım ve inovasyon yoluyla bu talebin en iyi nasıl karşılanacağına karar vermeli.
Pekin’in yardakçılarına sesleniyoruz
ABD demokrasisi için hayati önem taşıyan kurumların —sadece resmi öğrenim ve söylem merkezlerinin değil, daha geniş kamusal alanın da— korunması için de harekete geçilmeli. ABD’nin ifade özgürlüğü ve sorgulama kültürü, sistemdeki hiç kimsenin tekil olarak vatandaşları zorlama ya da manipüle etme gücüne sahip olmayacağı ve sahip olanın, yani hükümetin, bunu yapmaktan yasalar ve geleneklerce kısıtlanacağı varsayımı üzerine inşa edildi. Çin bu hesabı değiştiriyor. Açık bir toplum, otoriter teşvik ve cezaların uzaktan dayatılmasına tahammül edemez ve bunlardan yalıtılmalı.
Çin, ekonomik kazanç elde etmek ve kendi ideolojik ajandasını ilerletmek için uzun zamandır ABD üniversitelerini, düşünce kuruluşlarını ve araştırma enstitülerini hedef alıyor. Bu kuruluşlar ister devlet tarafından ister akademi bünyesinde ister vergiden muaf kâr amacı gütmeyen kuruluşlar olarak faaliyet göstersinler, bir dereceye kadar kamu bütçelerine bl bağlarlar ve kamu yararına faaliyet göstermeleri beklenir. Bu da çalışmalarının bütünlüğünü ve güvenliğini sağlamak üzere tasarlanmış süreçleri ve kontrolleri kabul etmeleri gerektiği anlamına gelir. ABD yasaları, bu kurumların Çin merkezli ve bağlı kuruluşlarla herhangi bir ortaklığa girmesini yasaklayacak şekilde değiştirilmeli. Bir ülkenin kurumlarından diğerininkilere her türlü para akışı kesilmeli. ABD üniversitelerinin herhangi bir Çin vatandaşından, aynı eğitim programına kayıtlı Amerikan vatandaşları ve daimî ikamet edenlerden alınan ortalama miktardan daha fazla harç ve ücret toplaması yasaklanmalı.
Çin, ayrıca pazara erişim gibi güçlü bir teşviki kullanarak Amerikalı yatırımcıları kendi propagandasını yapmaya zorluyor. ABD, bu teşviklerin önüne geçemez, geçmemeli de. Washington’un yapabileceği şey, Çin’deki karlara el koyarak iktisadi riskleri azaltmaktır. ABD yasaları, Amerikan firmalarının Çin’de film, müzik kayıtları, spor müsabakaları yayınları, kişiselleştirilmiş ayakkabı ve giyim hatları ve canlı performans satışlarından kar elde etmelerini engelleyen kültürel ihracat kontrolleri uygulamalı. Eğer Çin’de para kazanmak ÇKP’yi övmek kadar eleştirmek de zor olursa, Çin hükümetinin gözüne girme teşviki ortadan kalkacaktır.
Washington ayrıca Çin Komünist Partisi Temsilciler Meclisi Seçilmiş Komisyonu önünde ÇKP ile yaşadıkları deneyimler ve Çin’deki faaliyetleri hakkında tanıklık etmeleri için tanınmış kişileri çağırarak itibarlarını artırmaya çalışmalı. Örneğin Walt Disney şirketinin CEO’su ve Ulusal Basketbol Birliğinin komiseri mükemmel tanıklar olabilirler. Sermayedar Stephen Schwarzman Tsinghua Üniversitesinde “Schwarzman Bursiyerleri” programını başlatırken edindiği tecrübelerden kesinlikle paylaşabileceği çok şey öğrenmiştir. Aynı şey Pekin’de Bloomberg Yeni Ekonomi Forumu’na ev sahipliği yapan eski New York Belediye Başkanı ve sermayedar Michael Bloomberg için de geçerli.
İdeal olan, diğer gelişmiş ekonomilerin de Çin’den kopmasıdır. Ancak kolektif eylem gerekli değil ve ne olursa olsun sert bir kopuş ABD için en iyi yol olmaya devam ediyor. Washington açısından demokratik kapitalizmi korumak tartışılmaz bir başlangıç noktası olmalı; diğer politika öncelikleri bu zorunluluğa göre tali. Serbest piyasalara bağlılık ancak ABD piyasasının serbest kalmasını sağlamak için gerekli eylemlerle eşleştirildiğinde bir anlam taşır. Bu hedefe tek başına hareket ederek de ulaşılabilir ve hiç hareket etmemeye tercih edilir.
ABD, kendi tedarik zincirlerinde ve teknoloji transferi ve araştırma finansmanı gibi konularda benzer taahhütlerde bulunmaya istekli müttefik ülkelerden oluşan daha geniş bir ortaklık kurmalı. Bu türden ticaret ittifakına katılanlar ABD pazarına imtiyazlı erişim hakkına sahip olmalı. Katılmayı reddeden ülkeler daha kötü ticaret koşullarıyla karşı karşıya kalmalı ve Çin alanına tamamen bağlı olan ülkeler Çin ile aynı muameleye tabi tutulmalı.
Küreselleşmeye kendini adamış ve piyasada herhangi bir verimsiz aşırılıktan korkmaya şartlanmış karar mercileri ve analistler için Çin’den sert bir kopuş mantıksız görünebilir. Fakat daha geçen yıl, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesine tepki olarak ABD, Rusya’nın “en çok kayrılan ülke” statüsünü iptal etti ve Rusya’yı uluslararası iktisadi sistemden ayırma yönünde tasarlanmış agresif yaptırımlar uyguladı. Bu en sert kırılmaydı ve küresel angajman ve kurallara dayalı bir uluslararası düzen konusunda en hevesli olanlar tarafından en güçlü şekilde desteklendi. ABD’nin Çin’e karşı benzer ölçekte bir adım atıp atmayacağı bir hukuki ya da kapasite meselesi değil, değerler ve irade meselesi.