Alman kabusu
Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesi ilk başladığı sıralarda Batı medyasının ya da think-tankerlarının yürüttüğü tahminleri hatırlayan vardır. Rus ekonomisi ve rublenin hızla yok olacağını iddia ettiler.
Ve medyadaki tüm sözümona uzmanlar, rublenin komple çökeceği ve Rus devleti ve ekonomisinin iflas edeceği kehanetini dile getirmeye başladı.
Doğru, finans piyasaları başta bu masallara kandığı için 24 Şubat’tan sonraki birkaç haftada ruble tarihi düşüşler gördü. Ancak kısa bir süre sonra ruble toparlandı ve bugün, Ukrayna müdahalesi öncesinden çok daha kıymetli.
Moskova’yı hedef alan yaptırımlardan zarar gören kim?
Focus’un “En çok ruble yükseliyor — euro düşüyor: Almanya’ya nasıl daha fazla enflasyon getirebiliriz” başlıklı makalesinde bu konu ele alınmış. Yazıda, Rus rublesinin Mayıs 2021’den bu yana yani son 12 ayda euro karşısında en çok değer kazanan para birimi olduğu anımsatılmış. Son 12 ayda ruble, euro karşısında yüzde 27,9 veya neredeyse üçte bir değer kazandı.
Görüldüğü kadarıyla yaptırımların Rusya’ya zararı Avrupa’dan çok daha az. Ve yakında, başta Almanya ve Fransa’nın gündemine başka önemli başlıklar daha eklenecek; sokak gösterileri gibi.
Spiegel uyarmış; “Savaş ve salgın nedeniyle toplumsal huzursuzluk korkusu —Almanya barikatlara mı gidiyor?” şu başlıkta bir yazı çıkmış. Yazıda, yükselen maliyetler nedeniyle Almanya’da hızla artan yoksulluk detaylı bir şekilde incelenmiş.
Yazı, ücretsiz gıdaya muhtaç olan insan sayısının ikiye katlandığından bahsediyor:
“Almanya’da domates ve salatalık fiyatları 2020’nin başından bu yana yaklaşık yüzde 44 arttı. Ayçiçek yağı ve benzeri yağların fiyatı neredeyse yüzde 36 yükseldi. Yumurtalar artık yüzde 20 daha pahalı. Isınma maliyetleri patladı. Benzin sürekli olarak iki euro veya daha fazlaya geliyor, dizel daha da pahalı”.
Fakat Spiegel, faili bulmakta yine zorlanmıyor:
“Ifo Enstitüsü’nde servet dağılımı araştırmaları yürüten Andreas Peichl, ‘Putin’in savaşı, uzun vadede hepimizi daha da yoksullaştırdı”.
Almanlar, mevcut sefaletin nedenini yaptırımlar yoluyla fiyat artışlarına sebep olan Avrupa Komisyonu’nda aramak zorundayken bunu yapmıyor. Özellikle Rus bankalarına uygulanan yaptırımlar, AB ile Rusya arasındaki ticaretin neredeyse durma noktasına gelmesine neden oldu. Ödemelerin riske girdiği ortamda kimseden sipariş vermesi ya da alması zaten beklenemez. Ve hiç kimse, bu malların teslim edilip edilmeyeceğini veya önümüzdeki hafta yaptırım listesine girip girmeyeceğini bilmiyorsa şayet, peşin ödeme de yapılmaz.
Diğer yandan “Rus ekonomisinin çökeceği” kehaneti de tutmamış gibi görünüyor. Bu, Rusya’nın Avrupa pazarındaki birçok malın ana tedarikçilerinden olmasıyla alakalı. Bundan evvel ayçiçek yağı veya buğday gibi birçok gıda maddesinin, aynı zamanda AB’de tarım için acilen ihtiyaç duyulan gübrelerin tedarik edildiği ülkeler Rusya ve Belarus’tu.
Gübre üretiminin enerji yoğun olması ve Moskova’nın da Avrupa’nın en önemli enerji tedarikçilerinden biri olması nedeniyle AB, kaybını kendi gübre endüstrisini işleterek de telafi edebilecek durumda değil.
Avrupa hükümetleri ve her şeyden önce AB Komisyonu, “Putin’in savaşı” başlamadan önce de Rusya’yla yaptığı uzun vadeli doğalgaz tedarik sözleşmelerini kısaltarak elektrik ve doğalgaz fiyatlarının fırlamasına neden olmuştu. Şimdi AB Komisyonu yılmayıp petrol ve doğalgaza tamamen ambargo uygulanmasından bahsediyor.
Bu sefaletin sorumlusunun AB bürokrasisi olduğu, medya tarafından inkar edilse de düz vatandaş tarafından anlaşılmış vaziyette. Ve eğer şimdi Brüksel’in Rusya’ya yaptırım uygulamaktan başka alternatifi olmadığına ve insanların “Batı değerleri” uğruna mücadelede gereken bedeli ödemeye razı olması gerektiğine ahlaki açıdan itiraz edenlere mahkeme kapıları da görünecek.
Tüm bunlar nasıl önlenebilirdi?
Rusya’nın Ukrayna’daki harekatının temel nedeni, Kiev’in NATO’ya katılması gündemi ve “eğitim misyonları” ve “askeri danışmanlar” adı altında binlerce NATO askerinin Ukrayna topraklarına sokulmasıydı. Moskova, bu duruma karşılık aralık ayı ortasında NATO’dan belli güvenlik garantileri istedi.
O sırada Rusya, görüşmeler başarısız olursa “askeri tedbirleri” kullanacağını çok açık bir şekilde ifade etmişti. Özellikle NATO’nun müzakereyi başından reddetmesinden sonra, Moskova’nın askeri müdahalede bulunması şaşılacak bir gelişme olmamıştı.
Ukrayna tarafsız bir ülke olarak kalsaydı, dünyanın sonu gelir miydi?