ABD, Somali'yi nasıl geri bıraktı?
"Bölgenin bu az gelişmişliği 'insani müdahalecilik', kapitalist çıkarcı 'kalkınma' politikaları ve 'terörle mücadele' kisvesi altında yaratıldı."
Çevirmenin notu: Yakın zaman evvel Sahra altı Afrika’da yaşananlar, neokolonyal dönemin kapanmakta olduğu yönünde değerlendirmeleri beraberinde getirdi. Afrika’nın dört bir yanı halihazırda bilindik bir emperyalist ülke tarafından istimlak edilmiş durumda ve Fransa’nın Burkina Faso, Mali ve Nijer’den defedilmesi pozitif bir gelişmeydi. Jason C. Mueller, ABD’nin Somali’deki varlığına ilişkin kulağa su kaçırma maksatlı bir değerlendirme sunmuş.
ABD, Somali’yi nasıl geri bıraktı?
Jason C. Mueller
13 Kasım 2023
6 Eylül 2023 tarihinde Amerikan ordusunun Somali hükümetine beş sivilin ölümüyle sonuçlanan ölümcül terörle mücadele harekâtında yardım ettiği bildirildi. Pek çok Amerikalının bu haberi duyar duymaz aklına gelen ilk şey muhtemelen şu oldu: ABD’nin Somali’de askeri olarak aktif olduğunu bilmiyordum! Orada ne işleri var ki?
Geçtiğimiz on yılın büyük bir kısmında ABD’nin Somali’deki müdahaleciliği hakkında yazdım. Özellikle de ABD’nin “insani yardım” ve “terörle mücadele” adı altında otuz yıldır kesintisiz olarak sürdürdüğü iktisadi, ideolojik ve askeri müdahalelere odaklanıyorum.
Yakın tarihli iki yayında, ABD’nin Somali’deki tarihsel vahşet mirasının ana hatlarını çizerek, bu kalıpları Somali’deki doğal kaynakların çıkarılmasında ABD şirketlerinin çıkarlarına ve küresel Güney halklarına karşı uygulanan askeri yığınak, çevresel yıkım ve ırkçı vahşetin daha geniş miraslarına bağladım.
ABD’nin Somali’deki mirası korkunç ve çok az Amerikalı hükümetlerinin Afrika Boynuzundaki faaliyetlerinden haberdar. Bu konuyu irdelemek için son birkaç yılda çeşitli haber kaynaklarında ve insan hakları izleme örgütlerinde yer alan başlıkları ele alalım:
“ABD ordusu Somali’deki hava saldırısında öldürülen sivilleri dehşet verici bir şekilde görmezden geliyor” (Uluslararası Af Örgütü, 2019)
“Trump yönetiminin Somali’deki hava saldırıları yeniden artıyor ve bedelini siviller ödüyor” (Nick Turse, TIME dergisi, 2020)
“Joe Biden ABD’nin Somali’deki sonsuz savaşını tırmandırıyor” (Samar Al-Bulushi, Jacobin, 2022)
17 Ekim 2023 itibariyle Airwars, ABD’nin son on altı yılda Somali’de en az 282 harekât düzenlediğini ve 85 ila 161 arasında sivilin öldürüldüğünü bildiriyor.
Bu sayı, ABD’nin rutin olarak öldürdüğünü teyit ettiği “militanları/isyancıları/teröristleri” saymıyor. ABD çoğu zaman askeri saldırı gerçekleştirdikten sonra “terörist” olduğu iddia edilen şahısların öldüğünü teyit ediyor, ancak bunun ardından dış kaynaklar tarafından soruşturma başlatılıyor. Bu tür soruşturmaların sonuçları genelde Somali’de gerçekten de sivillerin öldürüldüğünü ortaya çıkarıyor. Pek çok Somalili, sevdiklerinin ABD’nin ülkelerindeki gizli savaşının bir sonraki kurbanı olup olmayacağını merak ederek korku içinde yaşıyor.
Prabhat Patnaik Nijer krizini yazdı: Duraksayan dekolonizasyon
"Frankofon Afrika savaşın eşiğinde ama eğer bir savaş olacaksa, bu emperyalizm tarafından, dekolonizasyon sürecini ilerletmek isteyen ülkelere karşı yürütülen bir vekalet savaşı olacaktır."
ABD’nin Somali’ye olan ilgisi nereden geliyor?
1990’larda ABD’nin Somali’ye müdahale gerekçesi, Soğuk Savaş sonrası “insani müdahalecilik” söylemine dayanıyordu. 2000’li yıllara yaklaşırken, ABD’nin Somali’yi gözetlemesi, askeri müdahalede bulunması ve iktisadi olarak boğması artık “küresel terörle mücadele” bayrağı altında meşrulaştırılıyordu. Somali’de bu, İslami Mahkemeler Birliğine ve ardından eş-Şebab kalkışmasına karşı verilen bir mücadeleydi.
İnsani yardımseverlik konulu resmî beyanlara rağmen ABD, Somali’de iktidardaki siyasi blokla neo-kolonyal ilişkilerini sürdürmeye devam ediyor. Amerikan dostu politikacılar, “terörle mücadele” harekatlarında ve diğer “kalkınma” hedeflerinde ABD’nin dikteleriyle uyum içinde çalışıyor. ABD’nin Afrika Boynuzuna olan yoğun ilgisi muhtemelen büyük şirketlerin Somali’de ve başka yerlerde doğal kaynakları çıkarması için istikrarlı bir ortam yaratmakla alakalı.
Somali devlet aygıtı 1990’ların başında çöktü. O dönemde dört büyük petrol şirketi —Chevron, Conoco, Amoco ve Philips— Somali’ye yerleşmişti. Mark Fineman’ın 1993’te bildirdiği üzere, bu şirketlere dönük “on milyonlarca dönümlük araziyi keşfetme ve sömürme konusunda özel imtiyazlar” vardı ve ABD yönetimi, bu varlıkları zarar görmekten koruyacak bir gemiydi. Bu yatırımlar geçtiğimiz otuz yıl boyunca hüsrana uğradı. Somali devlet aygıtı zayıf kalmaya devam ediyor, lümpen-kapitalist-kalkınmacı siyaset kurumu hiç sevilmiyor, güvene haiz değil ve ülkeyi yaygın bir isyan sarmış durumda.
Savaş ve iklim tazminatı davası?
Fosil yakıt çıkarımı ve ihracatı, kapitalist kalkınmacılığın temel taşlarından biri. Ancak petrole bulanmış kalkınmanın cazibesi —tabakalaşmış dünya ekonomisinin basamaklarını tırmanmak— iklim değişikliğinden en çok zarar görenlere çok az şey sunuyor. Bu durum, sera gazlarının önde gelen yayıcısı olan ABD’nin kapitalist büyüme politikalarına ve özellikle de “küresel terörle mücadele” sınırlarına bağlı.
Brown Üniversitesi’nin Costs of War projesi, 2019’da “ABD Savunma Bakanlığı’nın dünyadaki en büyük kurumsal fosil yakıt tüketicisi ve iklim değişikliğine önemli bir katkıda bulunan kurum” olduğunu duyurdu. Alternatif olarak, 2021’de Somali hükümeti “toplam küresel emisyonların yüzde 0,03’ünden daha azına” katkıda bulunduklarını bildirdi.
Notre Dame Küresel Uyum Girişimi (ND-GAIN), Somali’yi kapitalizm kaynaklı iklim kaosunun zararlarını absorbe etme kabiliyeti açısından dünyanın en kırılgan bölgelerinden biri olarak sıralıyor. İklim acil durumu, kapitalizmin dünya çapında biriktirme ve metalaştırma zorunlulukları tarafından yaratıldı ve Somali yurttaşları çekirdek kapitalist güçlerin neden olduğu zararı hissediyor. Bu nedenlerle, iklim tazminatları gündemde olmalı.
ABD hükümetinin son otuz yıldır Somali halkına karşı yürüttüğü büyük ölçüde gizli iktisadi ve militarize savaş açısından da tazminat ödenmesi gerekebilir. Somali yurttaşları için önemli olan ekonomik havale sistemini kapatarak toplu cezalandırmadan, sivilleri öldüren ve yaralayan gizli insansız hava aracı saldırılarına ve CIA tarafından işletilen gizli hapishanelere kadar, ABD eylemlerinden sorumlu tutulamıyor.
Afrika’daki Amerikan imparatorluğu
1972 yılında Walter Rodney, How Europe Underdeveloped Africa (Avrupa Afrika’yı nasıl geri bıraktı?) adlı dönüm noktası niteliğindeki kitabını yazdı. Bu kitapta Rodney, Afrika toplumlarının aşırı sömürülmesine ve az gelişmişliğine yol açan Avrupa sömürgeci-kapitalist felaketinin acımasızlığını ana hatlarıyla ortaya koydu. Yirmi birinci yüzyılda ABD, müttefik hükümetlere “terörle mücadele” harekatları yürüttüğünü ya da bunlara yardımcı olduğunu iddia ederek Afrika’nın dört bir yanında aktif bir varlık sürdürüyor.
Geçtiğimiz otuz yıl boyunca ABD, Somali’nin sosyal, iktisadi, siyasi ve çevresel dokusunun tahrip edilmesine katkıda bulundu. Bölgenin bu az gelişmişliği “insani müdahalecilik”, kapitalist çıkarcı “kalkınma” politikaları ve “terörle mücadele” kisvesi altında yaratıldı. Bu tür politikaların amaçlanan sonuçları: Somali’yi ucuz işgücü ve doğa kaynağı olarak aşırı sömürmek.
Başka bir deyişle, ABD’nin Somali’yi sömürmek ve az gelişmiş bırakmak için kullandığı kesin mekanizmaları tespit edebiliriz.
ABD’nin dünya sistemindeki emperyal müdahalelerinin kayda değer etkisine rağmen, çok az ABD’li sosyolog bu faaliyetlerin nedenlerini ve sonuçlarını araştırmakla ilgileniyor gibi görünüyor. Bu konu genelde “alan çalışmaları” uzmanlarına, siyaset bilimcilere ya da kamu politikası analistlerine bırakılıyor. Eleştirel sosyologlar bu entelektüel sorgulama alanına katkıda bulunmalı.
ABD’nin siyahların, Müslümanların ve küresel Güney’deki insanların yaşamlarını acımasızca yok etme konusundaki uzun tarihi, kapitalizmin yayılmasıyla el ele gelişti. Kapitalist dünya sisteminin hegemonu olan ABD, başka hiçbir ülkede olmadığı kadar ekolojik, iktisadi ve militarize yıkım gerçekleştiriyor. Amerikan halkının, hükümetlerinin Somali’de ne yaptığını bilmesinin zamanı geldi. Belki o zaman ABD’nin Somali’deki dış politika hedefleri dürüstlükle (yeniden) değerlendirilebilir.
ABD hegemonyasının jeopolitik kurbanı olarak Güney Afrika
"Büyük sopaların kullanılmasına son vermenin ve bunun yerine barışçıl ve üzerinde çalışılmış bir düzen değişikliği sürecine hazırlanmanın zamanı geldi de geçiyor bile."